Bosna Hersek Devleti; Yüksek Temsilcilik görevine başladığı 2009 yılından itibaren Dayton Barış Anlaşması çerçevesinde üstelendiği misyonla, bu tarihten itibaren Brçko Bölgesi olarak adlandırılan iki toplumlu oluşum yapısı içerisine girmiştir. Bosna Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak iki oluşumdan meydana gelen Bosna Hersek Devleti, her oluşumun kendine ait olan hükümetleri, meclisleri ve başbakanları tarafından kendi belirlediği şekilde yönetilmektedir.
Bosna Hersek Devleti tarafından imzalanan Dayton Barış Anlaşması ilebirlikte Boşnak, Sırp ve Hırvatların oluşturduğu üçlü toplum, ayrı ayrı seçtiği üç farklı cumhurbaşkanının takılmasıyla oluşan bir Cumhurbaşkanı Konseyine de sahiptir. Cumhurbaşkanlığı konseyi başkanı dönüşümlü olarak her sekiz aylık dönemde bu üç temsilci arasında el değiştirmektedir.
1992 yılında başlayan ve 1995’e kadar devam eden savaş nedeniyle ülkedeki tüm demokratik yapı değişim sürecine girerek, her üç tarafın da derin yaralar aldığı bu süreç sona erdirilmiştir. Günümüzde %48’lik çoğunluğu oluşturan Boşnakları, %37’lik nüfus dağılımı ile Sırplar izlemekte ve %14’lük Hırvatlar da azınlık olarak yaşamaktadır. .
Türkiye ile Bosna Hersek kardeşliğinin tarihsel yapısı yüzyıllar öncesine dayandığından, iki ülke arasında kurulan ilişkiler her geçen gün daha da güçlenmektedir. 2008 verilerine göre iki ülkenin de ihracatı artış göstermiş ve ekonomik açıdan ilişkiler güçlenmiştir. Ekonomide olduğu gibi eğitim alanında da desteklenen Bosna Hersek eğitimi, Türkiye eğitim kurumlarının denk saydığı bir diploma programı sistemine sahiptir. Bu nedenle Türkiye ve Bosna Hersek arasında devamlılığı olan bir üniversite öğrencisi trafiği yaşanmakta olduğu gibi, her iki ülkenin de öğrencilerinin aldığı eğitim kendi ülkelerine denk sayılmasının bu duruma katkısı büyüktür.
Türkiye’nin uyguladığı dış politikada önemli bir yere sahip olan olan Avrupa faaliyetlerinin odağı olan Bosna Hersek, kültürel ve ortak tarih paylaşımı açıdan kuvvetli bağlara sahip olduğumuz bir ülke olarak gelecek yıllarda da birçok politikanın beraberce uygulanacağı ve bağımsızlığını sürdürmesi için desteklemeye devam edeceğimiz bir ülke konumundadır. Bosna Hersek topraklarında devam eden savaşın Dayton Barış Anlaşması ile birlikte sona ermesi sürecine destek veren Türkiye, bu yapının korunması için çalışan Barışı Uygulama Konseyi Yönlendirme Kurulu’nun bir üyesi olarak sivil toplumun barış içerisinde yaşaması için günümüzde de desteğini sürdürmektedir.
1990’lardan itibaren global ölçekte etkisini gösteren siyasi değişim rüzgarlarının da etkisinde kalan Türkiye dünyada hakim olan barış sürecine destek vermiş, takip eden yıllarda dünya genelinde yaşanan istikrarsızlıkları da ölçülü bir mesafeden takip etmeye devam etmiştir. Günümüzün küresel siyaset yapısında mesafeler giderek kısalarak iletişim kurmak büyük oranda kolaylaşmıştır. Ülke ekonomilerinin birbirleri ile etkileşim içinde gelişmesini ve uluslararası ilişkiler de böylece daha da kuvvetlendirmiştir. Dünya genelinde yaşanan bu değişimler kitle imha silahları, uluslararası terör, suç şebekelerinin artması ve illegal göç gibi birçok olumsuz etkiyi de beraberinde getirmiş ve yaşanan ekonomik problemlerin de kısa süre içerisinde küresel ölçekte bir krize dönüşmesine neden olmuştur. Bu gelişmelerin ışığında bazı toplumların benzer yapılar ve ortak coğrafyalarda yaşanan etnik köken ve din ayrımlarının da bir problem haline gelmesi, her ne kadar istenmese de kültürel çatışmaların yaşanmasına neden olmuştur. Diğer ülkelerin ve grupların da bu tür kültürel çatışmalara dahil olmasıyla birlikte bu konuların önemi küresel boyutta artmış ve yabancı ülkeleri de ilgilendiren bir hukuksal bir problem haline gelmiştir.
Siyasal ve kültürel anlamda dünyada hakim olan kapsamlı sorunlara Türkiye; çözüm odaklı, insan haklarını koruyan, istikrarın korunmasına, refah seviyesinin artmasına yönelik barışçıl bir dış politika benimseyerek birçok ülkedeki farklı topluluklar için pragmatik bir arabulucu olarak algılanmaktadır. NATO’nun en güçlü üyelerinden biri konumuna gelen Türkiye, istikrarlı bir şekilde yürüdüğü Avrupa Birliği üyeliğinde diğer ülkelerle güçlü bağlar kurmuş ve komşu ülkelerin sorunlarını çözmeleri için yardımcı olmuştur. Avrupa ülkeleri ve Türkiye tarafından yapılan tüm çalışmalara rağmen Balkanlarda hala hassas bir dönem yaşandığı gibi, özellikle Orta Doğu ve Kafkaslarda tüm barışçıl çabalar sonucunda hala oldukça kararsız bir yapı mevcuttur. Komşusu olan ülkelerin içinde bulundukları tutarsız duruma barışa ve istikrara yönelik dış politika uygulamalarıyla yanıt veren Türkiye, anlaşmazlıkların çözümünde sahip olduğu istikrarlı ve güçlü yapısı ile oldukça kritik role sahip bir arabulucudur.
Uyguladığı küresel politikadaki kararlılığını uzun süredir istikrarlı bir şekilde koruyan Türkiye, diğer ülkelerin güvenini kazanarak 2009-2010 arasında geçici Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine de seçilmiştir. Uzun yıllardır Orta Doğu’da izlediği barışa yönelik, istikrarın korunmasını hedefleyen ve yüksek refah düzeyi yaşanmasına destekleyen dış politikalarıyla büyük bir deneyime sahip olan Türkiye, küresel alanda barışın korunması ve bozulan huzurun tekrar geri kazanılması için günümüzde çözüm yolundaki en önemli ülkelerden biri haline gelmiştir.
Türkiye’nin izlediği küresel ölçekli dış politikanın kapsamlı yapısına örnek olarak; çok çeşitli coğrafyalarda etkinlik gösteren bölgesel ve global faaliyetler yapan kuruluşa denetimci, ortak, üye ve gözlemci rolüyle dahil olması gösterilebilir. Türkiye; Birleşmiş Milletler, İslam Konferansı Örgütü, NATO, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Konseyi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği gibi kuruluşlara üye olmuştur. Ayrıca Akdeniz İşbirliği, Asya İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlem Alma Konferansı, Amerikan Devletler Örgütü, Afrika Birliği ve Karayip Devletler Birliği gibi küresel ölçekli kuruluşlara da üyeliği bulunan Türkiye, günümüzün küresel anlamda geniş faaliyet gösteren ülkeleri arasında yer almaktadır. 2007 yılında Türkiye tarafından imzalanan ve Türk Arap İşbirliği Forumu kurulmasını öngören Çerçeve Anlaşması’nda yer aldığı gibi, daha sonra 2008’de Körfez İşbirliği Konseyi’nin sahip olduğu Stratejik Diyalog bölümünün de yapılandırılarak kurumsal bir kimlik kazanmasını da sağlamıştır. Ülkelerarası barış temsilcisi ve istikrarın korunmasını sağlayan dış politika yapısı ile kendi bölgesinde olduğu gibi küresel boyutta da sorumlu bir ülke çizgisine sahip olan Türkiye, ülkelerde yaşanan farklı gelişmelerin etkilerinin dünya genelinde yaşandığı günümüzde önemli bir güç haline gelmiştir.